kırk bakire

aşık memo yine
fikinin doğrultusunda gidiyordu:
Fikim kalktığı günden beri coştum
Dam-köt'ün peşinden çöllere koştum
Dam suyuna ekmek banayım derken
İçecek sudan oldum, neyleyim şaştım
O da ne, bir vaha!..

vahada yüzen kızlar:
-Ha ha ha haa
-Şahane-ül tabiât, sanki âb-ı hayât
-Ohh, serîn-ül deryâ
-Ha ha ha ha
-O da ne!.. El herüf!...
-Ciyaaak!.. Herüüüf!.. El herüüüf!..


muhafızlar:
-Herüfat-ül yabânî!..
-Yabânî-ül harâmî!..
-Bu herif-ül yabânî, vahâda yüzen hareminize göz dikmüş,
fik sokmaya niyet etmüş idi yâ Şeyh Barrâkî!..

şeyh barrâkî:
Neee!.. Tiz kellesi vurula!.. Kötüne direk sokula!..

aşık memo:
Durun hele, bir çift
sözüm var size

Şol barrağım barrak oldu olalı
Nerde dam köt meme görsem apıştım
Yuvarlacık kâselere bakarak
Can havliyle barrağıma yapıştım

Kalkan barrak adam boyu olur mu?
Sizce benim fik tavana vurur mu?
Yiğit kişi otuzbirsiz durur mu?
Otuzbirde dünya ile yarıştım

Memo dama köte ezelden hasta
Bak fiki kalkıyor yine aheste
Fikmem damcık sanki fikim kafeste
Ben bu otuzbire fena alıştım

şeyh barrâkî:
Vallâhî yahşî söyledin yâ seydî. Ve lâkin ben kolay pes etmem.
Şu gördüklerin biraz önce dikizlediğin avratlar. Yâni haremimin kırk bâkiresi.
Şimdii, bütün gece onların çadırında kalacaksın. Sabaha hiç birini düdük-
lemeden çıkarsan kurtulursun. Ammaa, birin dahi bafilemiş olursan kellen gi-
der! Anladın mı yâ seydî, kellen gider!..


gece çadırda kırk bâkire:
-El barrak!..
-Barrak-ül kayâ, taşşak-ül hayâ
-Fik-ül fikfik!
-Hadi!.. Hadi fik beni!..
-Sok bana!..
-Beni de fik!..
-Hadiiii!.. Fik bizi Memooo!.. Hadiiii!..


aşık memo:
Durun kızlar,
bir çift sözüm var size

Şu odada tam kırk tane damcık var
Kırk barrak şu garip canda ne arar?
Tek fikim var ki ancak bana yarar
Kırk dama bir kerrede attırayım

Doğrusu kâseleriniz şâhâne
Fekat fikfik kâse içün bahane
Yok mu hıyar her dama birer tâne
Siz sokun ben barrağımı ovayım

Valla hepinizi fikmek isterdim
Lakin fikimle elime söz verdim
Eğer sokuşsa tüm tasam derdim
Fikimi elimde şaklatacağım

Anlıyorum, barrak istiyorsunuz
Bir fike oturup kalkmak arzunuz
Memo der ki el çok hoş bir uzvumuz
Siz parmaklayın ben avuçlıyayım

kırk bakire:
Anladık ki ululardan bir uluymuşsun Memo.
Ver o mübarek eteğini öpelim.

şafak sökünce muhafız:
Hmmm, Nâbarrak vü nâtaşşak.. Tamâmiyle bekârât.
Kırkı da temizdir şeyhim.

şeyh barrâkî:
Vay canına!.. Bu Aşık Memo hakîkaten ulu bir-... Memo?..
Neredesün Memo?..


aşık memo ilerledi
nice maceralara doğru:

Bir damcık dünyanın en tatlı şeyi
Var sen düşün kırk damdaki lezzeti
Aşık Memo yine doğrulttu fiki
Kırk düşünüp kırkbin o'sbir çekiyor...

eylül 1998 > l-manyak sayı 33